Arka kapak yazısı:
İlk kez 1998 yılında yayınladığımız Deniz Bitti, tadına doyulmaz Türkçesi, son derece ilginç bilgi ve ayrıntılarla işlenmiş konularıyla okurundan ilgi görmeye devam ediyor. Deniz Kavukçuoğlu, Erdal Öz'ün deyimiyle,
"çektiği onca sıkıntıya, acıya karşın, müthiş bir keyif adamı. Her şeyde tat bulmasını, her şeyden zevk, keyif almasını çok iyi biliyor. "
Deniz Bitti'de, İstanbul'un kaybolan değerlerine, dostluğa, arkadaşlığa ve dostlarla yaşanmış güzel günlere, dünyamızın, kentimziin simgeleşmiş kişilerine, semtlerine ve binalarına, rengarenk denizimize; bütün korkunç bozulmalara ve talana rağmen ayakta kalmış, ümit veren nemiz varsa hepsine yazılmış güzellemeler bulacaksınız. Tadına doyulmaz bir Türkçe'yle yazan Kavukçuoğlu, Deniz Bitti ile, bir edebiyatçı, bir düşünce adamı olarak yaşadığımız olaylar karşsıında nasıl zaman zaman mizahla, zaman zaman öfkeyle tutum alınacağını gösteriyor.
Sema Uludağ, Radikal-Online, 31 Ekim 1998
Denize Dönük Yaşam
"Kitabımın adını 'Deniz Bitti' koyduğum zaman kendi adımın da Deniz olduğunu aklımdan çıkardım, şimdi herkes 'Sen bittin mi?' diye soruyor."
Bu sözler Deniz Kavukçuoğlu'na ait. 'Deniz Bitti' isimli kitabı Can Yayınları'ndan çıkan yazar, bir buçuk yıldır çalıştığı Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan denemelerine ve yayımlanmamış iki anlatısına yer vermiş kitabında. 'Deniz Bitti', yazarın ikinci kitabı. Daha önce 'Karl Marx'tan Günümüze Almanya'da Sosyal Demokrasi' adlı araştırmaya imza atmış. Kavukçuoğlu'nun yazarlığının yanı sıra son derece ilginç bir yaşam öyküsü var. O bir 68'li ve 12 Mart 1971 darbesinden sonra yurttaşlıktan çıkarılan 25 bin kişiden biri. Türkiye'ye 1992 yılında dönebilmiş. altı yıldır da TÜYAP Genel Koordinatörü olarak çalışıyor. Yazdığı denemelerin bir çoğu bir romana konu olabilecek nitelikte, ancak Kavukçuoğlu roman yazmayı hiç düşünmemiş.
"Edebiyatçı olma gibi iddiam yok. Daha çok siyasi makaleler yazdım ve incelemeler yaptım. Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladıktan sonra üslup değişmesi oldu. Üslubun değiştiğini dostlar fark etti. Yazılarımın bir köşe yazısından çok bir deneme olduğunu söylediler. Bunlardan cesaret alarak başladığım çeşitli yazılar var."
'Deniz Bitti'nin okurları, yazarın yaşamına da tanıklık ediyor aslında. Kavukçuoğlu kimi zaman Türkiye'den, kimi zaman da yurtdışından bir anısını sunuyor. "Yurtdışında, Almanya'da yaşadım. Türkiye'ye gelemeyen, yurtdışında kalanlar için en hüzünlü mevsim yazdır. Herkes tatile gider. Öyle bir olanağım olmadığı için İtalya'ya, Portekiz'e, İspanya'ya gidiyordum. O da benim o ülkenin insanlarını yakından tanımama neden oldu. Çeşitli ülkelerden kesitler var." Sokaktaki insanın yaşamını kendine dert edinmiş Kavukçuoğlu. Müstehzi müstehzi gülümseyerek, "Büyük şeyleri herkes düşünüp yazıyor," diyor. Belli ki oturdukları yerden ahkâm kesenleri pek sevmiyor. "Büyük sorunlara büyük çözüm önerilerinde bulunmak gibi bir kaygım ve amacım yok. Feneryolu sabit pazarındaki bir balıkçının, Moda'daki bir eski kayıkhane sahibinin ya da yeni yetişen bir çocuğun ne düşünebileceğini yazıyorum. Yazılarımda doğa da çok önemli yer tutuyor. İnsanlar yaşamsal varlıklarına zemin teşkil eden kaynakları acımasızca yok ediyorlar ve utanmıyorlar. Boğaz'da ormanları ortadan kaldırıp, oraya bir villa yapıp, sonra da Boğaz'ı seyredenleri kastediyorum. Toplumun belli kesimlerinin ar damarı çatlamış."Deniz tutkunu bir insan Kavukçuoğlu, bu tutku yazılarına da yansıyor:
"Cihangir'de doğdum. Eski Cihangir'de aşağı yukarı bütün evler deniz görürdü. Biz deniz görerek büyüdük. Daha sonra Moda'ya taşındık. Bu sefer de okulum bu taraftaydı (Avrupa yakası), her gün vapurla gidiyorduk. O zaman insanlar denizden bu kadar uzak değildi. Şimdi her taraf beton. Sandal kiralayıp balığa çıkmak yok. Bu güzelim kentin insalarının denizle arasına betonların çekilmiş. Şimdi ise insanlar sırtları denize dönük oturuyorlar. Denize bakma alışkanlıkları bile kalmamış."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder