5 Haziran 2008 Perşembe

Komik Şeyler Yazmak, Öykü, Can Yayınları, 2007, 2. Basım

"Evet, neden olmasın? Aslında gülünecek bir hayattı onunki. Yalnızca kendi hayatı değil, yetmiş üç yıllık hayatına giren tüm insanlar; o insanların hayatları da komikti. Albay babası, Paşa amcası, kayın pederi, onların eşleri, Günnur... tümü de yalnız yaşanmış hayatların gülünç figürleriydi. Birden gülmeye başladı. Ne zamandır ilk kez böylesine içten, böylesine yüksek sesle gülüyordu..."
Deniz Kavukçuoğlu, 'Canım Acıyor Baba'dan sonra yeni bir öykü kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Okurlarımızdan büyük ilgi gören Kavukçuoğlu, Komik Şeyler Yazmak adını verdiği bu kitapla birlikte öykü dünyamıza kalıcı bir biçimde girmiş oluyor. Okuyunca göreceksiniz, etkileyici bir gözlem gücü, unutulmaz bir duyarlılığı, güzel bir Türkçesi ve yürek burkan öykü kişileri var Kavukçuoğlu'nun.
(Arka kapak yazısı)


Ben-olmayan`la yaşamak

NALAN BARBAROSOĞLU (Arşivi )'nden


Deniz Kavukçuoğlu , Komik Şeyler Yazmak adını taşıyan öykü kitabıyla on üç öyküsünü bir araya getiriyor. On üç öykünün de düğüm noktasını, farklı hayatların öznesi olan, birbirini tanıyan ya da tanımayan insanların karşı karşıya geldiği, yollarının kesiştiği an ve durumlara odaklanmak oluşturuyor. Bu karşılaşma anlarında, benzerliğimiz ve benzemezliğimiz karşıtlığında öykülerini kuran Kavukçuoğlu , okuru adeta bir portreler galerisinde gezdiriyor.
Deniz Kavukçuoğlu öykü kişilerinin kurdukları küçük bir cümle ya da küçük bir göz kaçırma hareketi toplum içindeki duruşlarının, hayat karşısındaki duygularının da birer ifadesi... Öykülerinde betimleyici bir anlatımı tercih eden Kavukçuoğlu , gerektiğinde geçmişi yaşanan ana taşıyor. Toplumsal ve bireysel yaşantıların toplamından süzülmüş özneleri şimdiki anda (yazılan anda) buluşturan yazar, öykülerin duygu fonuna vurgu yapmadan, sonuçta ortak noktası `hüzün` olan öyküleri bir araya getirmiş kitabında.

Komik, komiği dışlayan duruşta!

Kitaba da adını veren `Komik Şeyler Yazmak` öyküsü, neden `komik şeyler` yazamayacağını fark eden bir yazar dünyasıyla baş başa bırakıyor bizi. Dayatılmış bir hayatın, sınırları çizilmiş eylemlerin, siyah ve beyazların keskinliğinde değerlerle, tartışılmaz kurallarla sürdürülen, statik bir yaşam algısıyla örülmüş, kendi deyimiyle `kupkuru yıllar`ın öznesidir Süleyman Akçalı ... Bir hukukçu ve bir dışişleri bürokratı. Yıllar geçmiş, nasıl bir hayat istediğini düşünmek, aklının köşesinden bile geçmemiştir. Süleyman Akçalı , birçoğumuz gibi, geçmişe kuşkulu bir bakış atmadan, şimdinin gerçekliğini hissetmeyi umursamadan, geleceğe ilişkin uçucu bir hayalle başı dönmeden verili olanı kabullenmiştir, sunulanı tartışmaksızın güvenli yaşamaktan yana bir sıkıntısı olmamıştır. Belki zaman zaman bir mutsuzluk duygusu gelip yapışmıştır yakasına ama hayat da bu kadar bir şey değil midir zaten! `Türlü türlü insan`, `farklı hayatlar` elbette bir fikir olarak vardır Süleyman Akçalı `nın kafasında... Ama sadece bir fikir olarak. Başkalığın ve farklılığın duygusu hiç geçmemiştir, geçememiştir içinden. Yaşadığı hayatın gerçekliğiyle, kitap fuarındaki imza gününde bir öğrencinin okuyabileceği, komik kitaplar yazmasını istemesiyle yüzleşir Süleyman Akçalı . Ve sonunda hayatındaki komiği komik hiçbir şeye yer vermeyen ciddiyetinde bulur: "Aslında gülünecek bir hayattı onunki. Yalnızca kendi hayatı değil, yetmiş üç yıllık hayatına giren tüm insanlar; o insanların hayatları da komikti. Albay babası, Paşa amcası, kayınpederi, onların eşleri, Günnur... tümü de komik yaşanmış hayatların gülünç figürleriydi. Birden gülmeye başladı. Ne zamandır ilk kez böylesine içten, böylesine yüksek sesle gülüyordu."
`Komik Şeyler Yazmak` öyküsünü bir yandan sivri köşelerini törpüleyemediğimiz hayatımızın bir parodisi olarak da okuyabiliriz. Benliğini verilen hayatın üstünde inşa ettiği için bir türlü bir ben olamayan, bu yüzden bir gelecek tasarımına da sahip olmayan, hayatı/hayatını dönüştürmek yerine verlii alana sıkı sıkı tutunanların trajedisidir yazılan.

Bu trajedi, aynı kitapta `Bir Yeni Yıl Sabahı` öyküsünde daha da boyutlanır, kendinden başkasını görmemekte direnenlerin, kendi kültürel değerlerinden başka değerleri yok sayanların hayatına uzanır. Doğma -büyüme İstanbul /Kurtuluşlu Berber Agop `la, Erzincan köylerinin birinden göç edip İstanbul `da önce kapıcılık yapan, sonra bakkallığa başlayan Recep `in hikâyesidir. İki komşu esnafın taşıdığı farklı kültürel değerler kendiliğinden bir çatışmayı da içinde barındırmaktadır. Bir yılbaşı sabahı geleneklerinin ritüellerinden eşikte nar patlatarak dükkânına ve kapısının önüne nar taneleri saçan Agop `la huysuz Recep arasında geçen tartışma, iki komşunun ilişkilerinde bir dönüm noktası olur. Huysuzluğunun yanı sıra Ermenilere karşı önyargılarla dolu geçimsiz Recep `in sataşmalarını genelde hep alttan alan Agop , o yılbaşı sabahı kendini tutamaz ve komşusuna cevap verir. Recep `in dünyadaki tüm Ermeniler`in temsilcisi olarak gördüğü, "Bu topraklarda yaşayan herkes, kökleri geçmişe uzanan büyük acılar taşırdı içinde, bunları deşmenin kime ne yararı olurdu ki?" diye düşünen Agop `un cevabı, Recep `i önyargılarıyla da yüzleştirecektir. Ve yeni yıl sabahı, Recep `le Agop `un ilişkilerini de yenileyecektir.


Kitaptaki `Levon Amca`, `Madam Katina ` öyküleri de `Bir Yeni Yıl Sabahı` gibi cumhuriyetin başlangıcından günümüze toplumsal olaylarla yerlerinden yurtlarından edilen azınlıkların hayatlarından birer örnek... Deniz Kavukçuoğlu , genelde hayatlarına bir boşluğa bakar gibi bakmayı tercih ettiğimiz insanları hikâye ederken, önyargıların dehlizlerinde kendimizi rahat hissettiğimiz bakış açılarını gözden geçirmeye davet ediyor okurunu; insanları farklılıklarında bile buluşturan değerlere ışık tutuyor.

Kitabın diğer öyküleri, `Cevriye Hanım`, `Kurmay Tevfik `, `Kapıcı`, `Şarkıcı`, `Kuaför`, `Ortaköy `de Bir Gün`, `Kuyruklu Piyano`, `Özgüven` ve `Yerdeki Adam`da gündelik hayatın farklı gerçekliklerini öyküye taşıyan Deniz Kavukçuoğlu , öykü kişileriyle arasına mesafe koyarak yazmayı seçen , öyküsel gerçekliği bu mesafede kuran yazarlardan. Bu mesafe sayesinde öykü kişilerinin zaaflarına da, metanetleri gibi eşit mesafeden bakarak hikâyelerine sahicilik kazandırabiliyor. Olay örgüsünde boşluk bırakmadan anlatmayı seçen Kavukçuoğlu , öykülerinin aydınlanma anından sonra da okurdaki `merak` dürtüsünü öykü sonuna kadar canlı tutuyor.


Komik Şeyler Yazmak`taki öyküler, yaşadığımız coğrafyada kolektif bilinçaltımızı besleyen hüzünlerimizin bir dökümü adeta... Ben-olmayanları dışlamaya, kendimize benzemeyeni yok saymaya eğilimli yanımızla bir kez daha yüzleşmek, hayat algımızda sağduyuya yer açmak için iyi bir fırsat.

(Radikal Kitap Eki)


Hiç yorum yok: